fetöcü olma ihtimalimiz yüzünden, pekin elçiliği'nin üvey evladı olduk.



uzun süredir buralara elimi sürememiştim, en son dün bir arkadaşımın neden artık blog yazmadığım sorusu üzerine aşka geldim ve bu dönemde bizi çok sıkmış, sinirlerimizi hoplatmış bir olaydan bahsetmek istedim. 

blogu az çok takip edenler bizim burada bulunduğumuz iki buçuk yıl zarfında elçilikte olan hiçbir bayram etkinliğini kaçırmadığımızı bilir. hatta elçilikteki etkinlik yazım şu an blogda popüler yazılar arasında birinci sıraya yerleşmiş bile. Önce bu etkinlik işinin nasıl yürüdüğünden biraz bahsedeyim...

işadamları arasında durum nasıl ilerliyor, çok hakim değilim ama öğrenciler arasında isim yazdırmanın davetiye yerine geçtiği bir durum vardı. elçilik okullardan tanıdığı öğrencilerle iletişime geçer, zaten mesaj grupları var, bu haber oralardan yayılır ve etkinliğe gitmek isteyenler adını yazdırır. sonra bayram günü gittiğinizde kapıda adınızı sorarlar, hemen içeri geçersiniz. hatta adı olmayan bazı yabancı arkadaşları bile biz içeri soktuk türk kültürünü tanıtma amacıyla, hiç bir sıkıntı çıkmamıştı. 

elçilikle ilgili buradaki öğrenciler çok dolu. 10 kişinin 9'u elçiliğin bizlerle yeteri kadar ilgilenmediğini ve bizim için yeterli çaba sarf etmediğini düşünüyor. bunun sebepleri belki başka bir yazının konusu olabilir. ama şurda son 29 ekim'e kadar kime sorsaydınız, hepsi elçiliğin en güzel yaptığı şeyin bu etkinlikler olduğunu söylerdi. çünkü bize yemek verirlerdi! bunun değerini yurtdışında uzun süre kalmadan anlayamazsınız, o dolmaların, böreklerin nasıl da ağza tıkıştırıldığını, nası bir mutluluk içinde o mercimek köftesinin yendiğini buraya gelip gözlerinizle görmeniz gerekiyor.

neyse lafı çok da uzatmamak lazım. biz bu sene pekin'in birkaç öğrencisi hariç, hiçbirimiz elçilik etkinliğine davet edilmedik. çünkü bu sene içeriye davetiyeyle girme kuralı koydular ve bize davetiye göndermediler. gitseydik de, birkaç arkadaşımız davetiyeleriyle yanımızdan geçip giderken, biz kendi elçiliğimize alınmayacak, kapıdan dönecektik. kalplerimiz kırıktı, o yüzden gidip de kendimizi daha da küçük düşürmek istemedik. en azından ben istemedim. çünkü kendi elçiliğimde içeri alınmasaydım, bu benim için daha büyük bir travma olurdu. 

bu yıl neden davetiye sistemine geçildi?

çünkü ohal dönemindeyiz. çünkü herkes herkesin fetöcü olduğunu düşünüyor. çünkü elçilik pekin'deki fetöcü oluşumdan o kadar bir haber ki, ya da bi haber olmayı seçiyor, kimin fetöcü kimin olmadığını ayıramıyorlar, o yüzden de bunların alayının fetöcü olma ihtimali var, o yüzden hiçbirini çağırmayalım diyorlar. 

biz fetöcü müyüz? 

pekin'de ağır bir fetöcü oluşum var. ve bunların asıl yuvası çin'in en prestijli üniversitesi, beida. esas orada yuvalanmış durumdalar. bizim okulda öğrenci kanadında belki bir, belki iki tane vardır, bilmediğimiz. onlar da zaten ya bizle hiç tanışmamıştır ya da tanışıp bizle çok takılmıyorlardır. biz dediğim grup da çok rahat 50 kişiyi bulur. yani bu 50 kişilik gruptakilerin fetöcü olmadığından neredeyse eminiz. 

hangi öğrenciler davet edildi?

davet edilen öğrenciler (bizim okuldan 3 kişi, beida'dan biraz daha fazla) bizim de uzaktan tanıdığımız ve fetöcü olmadığını düşündüğümüz insanlar. bizden tek farkları, herhalde elçilik tarafından çok yakından tanınıyor olmaları. bunun sebebi nedir, bilemiyorum. halbuki biz de her etkinlikte yer almış, ateşelerle sık sık sohbet etmiş, bizzat elçiyle bile konuşmuş insanlarız. hatta hadi beni geçin, okulumuzun başkanı sıfatıyla elçilikten sürekli aranan ve etkinliklerin bizzat kendisine bildirildiği arkadaşımızı bile tanınmayanlar kategorisine almayı tercih ettiler, demek ki uzaktan fetöcü gibi duruyor. 

kimin fetöcü olduğunu sen elçilik olarak çıkaramıyorsan, nasıl bir yol izlenerek davetiye verilebilirdi?

elçilik, tanıdığı öğrencilere zaten davetiye verdi. tanıdıkları bu öğrenciler de, kendi okullarından diğer öğrencilere davetiye vererek bu davetiye kümesini genişletebilirdi. herkes en yakın arkadaşının ne mal olduğunu bilir. ulan biz kıçı kıytırık öğrenciler olarak bile şu pekin'de kimin fetöcü, kimin olmadığını biliyoruz. yoldan geçseler, aha bak bu fetöcü diyebiliyoruz. bu işin karışması, bu davetiyelerin yanlış ellere düşmesi gibi bi şey söz konusu bile olmazdı. çünkü gizli saklı yok. beida'da yapılan kültür gününde türkiye'nin iki standı vardı ayrı yerlerde. çünkü neden? çünkü fetöcüler, bizim gibi normal öğrencilerle aynı stantta durmak istemediler. bahaneleri neydi, bizimkilerin standında rakı vardı. geçen sene rakı yokmuş, bu sefer de başka bir şeyi bahane edip ayrı stant açmışlar. hatta ben gidip fotoğraflarını falan çektim stanttakilerin. eğer bu yazımı okurlarsa bana maillerini bıraksınlar, yollayayım. etkinlik bültenlerine falan koyarlar. yani herkes herkesi biliyor. kimin fetöcü olduğu 1 km uzaklıktan anlaşılıyor. davetiye meselesi bu kadar büyütülmemeliydi. bizi fetöcü kabul eden elçilik bunu yapmamalıydı.

elçiliğin bu hareketi yukarıdan gelen bi talimat mı?

biz önce böyle düşümeyi tercih ettik çünkü bunu direkt pekin elçiliğine yormak istemedik. sonradan haberler gelmeye başladı ki, shanghai ve guanzhou (guanco) konsoloslukları dillere destan etkinlikler düzenlemişler ve öğrenci tayfasını özel davetliler olarak komple davet etmişler. orada okuyan arkadaşlarımız fotoğraflarla birlikte ayrıntıları anlattılar. bütün öğrenciler oradaymış. guanzhou (guanco) konsolosu bizzat mesaj grubuna girip kendi davet etmiş öğrencileri, elimizde ekran görüntüleri bile var. ne yazık ki, bu yukardan gelen bir talimat değilmiş. ne yazık ki bu sadece pekin elçiliğinin yaptığı bir şeymiş. 

planlanandan daha uzun bir yazı oldu bu, kusura bakmayın. herhalde çok dolmuşsam bu konuda, biraz çenem düşmüş olabilir. diyeceğim o ki, biz burdaki fetöcülerle kendi öğrenci halimizle uğraşmaya çalışıyoruz. karşımıza alıp konuşuyoruz. elçiliğinin buna müdahale etmesi gerekirken, elini bile sürmüyor ama biz kendi vicdanımız el vermediği için ve bunu hakikaten bir vatani görev olarak bellediğimiz için eylemsiz kalmamaya devam ediyoruz. karşılığında ne alıyoruz? fetöcü olabileceğimiz şüphesiyle konsolosluğa davet edilmemek ve tanınan öğrenciler arasına girememek. 

elçiliğin arkasında zaten büyük bir öğrenci birliği yoktu. şimdi desteğimizi o kadar çok kaybettiler ki; artık olay ne zaman affedilir, ne zaman öğrenciler elçiliği kendi toprakları olarak görürler bilemem. 



1 yorum:

 

Instagram

Twitter Updates

Meet The Author

çince ve benim adım yanyana geçmeli bunu bilin. dil ve tarih coğrafya fakültesi'nden mezunum, yani gayet siyasi bir kişiliğim de var, bunu da bilin. küçüklüğümden beri şehir şehir gezerim, bilin. birçok alana el atmış durumdayım, her şeyden biraz tadarım, ney de üflerim, piyano da çalarım, bunları da bilin. ha bak bilgiye inanırım. bilmeye inanırım. hayatın çekilirliğini bilmede ararım. hep beraber bilelim. bilgi karın doyurmasa da kalbi doyurur diyelim. www.pinaraltay.com