Aslında her şey D&R'a Uykusuz ve Penguen almak için girip de arabada sıkılmasın diye anneannemin dinlemesi için aldığımız Emel Sayın CD'siyle başladı.
Buraya kadar her şey çok güzel. Mavi Boncuk, Feride gibi şen şakrak şarkılar dinleyeceğimiz düşünülebilir. Ama hayır, ben ki bilinmedik ve daha "sanatsal" şarkılar olsun diye konser kaydı olan bir CD'yi tercih ettim. Münir Nurettin Selçuk bestelerinin toplandığı ve düzenlemesini de Timur Selçuk'un üstlendiği bir Emel Sayın kasediymiş.
Yani bana göre her şey bal kaymak. Çünkü seviyorum ağır müzikleri vs. ama araba kullanan babam için durum pek iç açıcı olmadı ne yazık ki. Annem bir yandan uyukluyor. Anneannemi gözleri kapanıp açılıyor, ben zaten hayallere dalmış yüksek ağırlıktaki müziklerin etkisiyle kafam camda dışarıdaki dağı taşı izliyorum, babam da garibim müziğin uyuşukluğuyla yolu takip ediyor. Allahtan artık arabalarda klimalar var da camlar açık gittiğimiz o zamanlardaki gibi rüzgardan kafan sersem gibi indiğinde nerede olduğunu bilmez hallerde yolculuk etmiyoruz.
Eve varır varmaz da "o CD'yi al, ne yapacaksan yap, arabamda tutmam ben onu" diyen babamdan hay hay diyerek kapıyorum CD'yi. Ama ders çalışırken falan dinlemesem akıllıca olur, zira finale sabahlarken arkadan o çalarsa salyam akık şekilde Çince imlerin üstüne gömülebilirim. Meditasyon yaparken falan kullanılabilir belki, bilmiyorum... Yetkililere sormak lazım.
Güzeldir çünkü aslında...
"geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
geçince başlayacak, bitmeyen sükûnlu gece
guruba karşı bu son bahçelerde keyfince"
"ne füsûn ettin rûhuma böyle,
söyle sevgili, sevgili söyle, sevgili söyle... "
0 yorum:
Yorum Gönder