Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam
Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam
Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;
Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.
Hayyam
dizelerini ben daha önce de okumuştum. sonra can gox'un sesi geldi. dedim ki bu nasıl bir şeymiş. "suçlarla" diye bağırırken neden benim canımın yandığını anlamadım mesela. yani hayyam'ın suçlarıyla benimkileri karşılaştırmam bile olanaksızken, bu kadar canıma dokunan neydi... ha her şey insan için, orası ayrı. senin suçunla benim suçum ad olarak aynı değil, his olarak aynıdır. ve suçlar da hislerle kategorize edilmeli bence. dünyadaki adaleti bilemem ama ilahi adalet böyle olmalı. çünkü insanın olduğunu yerde "teklik" olamaz. "teklik" bu dünya işi değil. hele de bu kadar çok suç, his, insan ve aşk varken.
ben gene bir suç işliyorum. kimseye değil, kendime karşı. zorla da olsa kendimi suça sürüklüyorum ve bunun farkında olmak daha da sıkıcı. yaptığımın suç olmadığını savunanlar tabii ki çıkacaktır. hatta suç olduğunu düşünen birini bulabilir miyim, emin değilim. ama suç. çok ağır suç. bir şarkıyı dinlerken, bir kişiyi düşünmek çok ağır suç.
can gox bağırsın hep: defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.
0 yorum:
Yorum Gönder