bir sürü sebebe bağlı olabilir, o zaman tek birini seçmek niye?..

bu aralar keyfim yerinde. keyfimin yerinde olmasında; okuduğum kitapların, elmalı kekin, yaptığım seyahatlerin, indirdiğim dergilerin, lana del rey'in, tarantino'nın bilumum filmlerinin, mesafenin uzak ama gönüllerin yakın olduğu arkadaşlarımla vakit geçirebilmemin, aldığım pembe çantanın alakası olabilir. ne alakası yahu bunlar resmen kardeş!

ama bak ben hiçbir zaman iddia etmem bu keyfimin aynı yerindelikle devam edeceğini. çünkü insan kendini bilmek kadar irfan olmazmış. saat gelir, ben derin melankoliye boğulurum. ki bu saat genelde akşam saatlerine denk gelir... şiirlere gömülürüm. durmadan okurum, daha da boğulurum. okumanın diğer anlamı da boğulmak çünkü. beni boğmayan şeyleri okumam. boğmayan şeylerin yararına inanmam. ha ben illa da boğulmayacağım diyorsan, o zaman keyfin yerindeyken sabun köpüğü edebiyat oku, ona da karşı çıkmam. ama geceleri boğul. 

neyse neticede ara sıra gelen bu ruh değişimlerimin pek bi önemi yok çünkü istisnaları adamdan saymıyorum. keyfim pek yerinde. keyfimin yerinde olmamasına neden olacak bazı şeyler de yaşıyorum şu süreçte. fakat, eskiden olsa sabah akşam boğulacağım olaylara karşı tepkim, şu sıralar çok daha ılıman ve çok daha pozitif. hani bir şeyleri yavaş yavaş kotarmaya başladım galiba. sen istiyorsan buna kişisel gelişim de. ben sadece yaşamayı öğrenmek diyorum. 22 yıl geçti ulan, biraz biraz başladım duygu kontrollerine.

benim kendi evim olunca, çok güzel yemekler yapacağım. 

şimdi de yapıyorum, yapmıyor değilim ama sonuçta belirli kısıtlamalara denk geliyorsun. bir kere kendi evinin, kendi mutfağındaki heves yok. heves en büyük kısıtlama. bi tek yemek yapmada değil, heves her türlü alanda ağzımıza eden nitelik zaten. ama tüm bunları geçelim ve güzel yemek yapmanın güzelliğinden ve daha da güzeli, güzel yemek fotoğraflarının şahaneliğinden bahsedelim bir ara. 

balkan'lara da gittim ben bu sene yine. geçen senekinden farkı daha resmi bir grupla, daha planlı bir gezi olmasıydı. geçen sene "hayde bakalım macera başlasın" diyerek kuzenimle birlikte yollara düştüğümüz, saat kavramının, gece gündüz kavramının birbirine karıştığı tam bir macera gezisiydi. ama bu seneki 40 kişilik hakim-savcı grubuyla çıkılan, başımızda bir rehberin olduğu ve tabii ki yıldızlı otellerde kalınan, tarihi kültürel bir geziydi. ha bu da güzeldi çünkü cimcime arkadaşım da yanımdaydı. anneler babalar meslektaş olunca bazı kolaylıklar oluyor bu gibi durumlarda. 

neyse tabii ki pınar bir yere gider de fotoğraf olmaz mı? olur. bal gibi de olur.















































0 yorum:

Yorum Gönder

 

Instagram

Twitter Updates

Meet The Author

çince ve benim adım yanyana geçmeli bunu bilin. dil ve tarih coğrafya fakültesi'nden mezunum, yani gayet siyasi bir kişiliğim de var, bunu da bilin. küçüklüğümden beri şehir şehir gezerim, bilin. birçok alana el atmış durumdayım, her şeyden biraz tadarım, ney de üflerim, piyano da çalarım, bunları da bilin. ha bak bilgiye inanırım. bilmeye inanırım. hayatın çekilirliğini bilmede ararım. hep beraber bilelim. bilgi karın doyurmasa da kalbi doyurur diyelim. www.pinaraltay.com