Çin'de, Amerikan rüyası yaşamak, Türkiye'de yaşamaya çalışmaktan daha zor, hatta ve hatta imkansız bile diyebiliriz.Türkiye'yi küçümsesek de Avrupa standartlarına, Amerikan yaşam tarzına daha yakın bir hayatımız var orada. Şimdi, bu çok önemli bir şey mi, özentilik mi, kimliğimizi kaybetmek mi falan bunları tartışamam. Gözlemlediğimi yazıyorum. Çin'de ise durum biraz daha değişik. Adamlar hayatlarını ne kadar Avrupa'ya yakınlıştırmaya çalışırlarsa çalışsınlar, kökenlerden gelen o kadar yerleşik bir kültür, o kadar köklü bir gen var ki, isteseler de yapamıyorlar. İstiyorlar. Bak bundan eminim ama vücutları ve ruhları buna hazır değil.
Nerden geldik bu konuya. Hah bizim Çin'de Amerikan rüyası yaşamaya çalışmamızdan bahsedecektim. Kampüsün içinde gerçek boyutlarda bir halı saha var, halı sahanın etrafında da toprak koşu parkuru var, koşu parkuruyla halı saha arasında da sahte de olsa çimenlikten boş alanlar var. Tahminlerime göre o boşlukları, insanlar otursunlar diye yapmışlar ama bizim bunu algılamamız biraz uzun sürdü.
Normalde dondurucu ayazlar başladı burada ama biraz dengesiz bir hava durumu var, o yüzden arada güneş açtığında gölgede durmazsanız, gayet rahat bir şekilde dışarıda vakit geçirebiliyorsunuz. İşte o günlerden birinde biz de bu boşluklara bi oturalım dedik, orada oturanlardan özenip. İyi ki de özenmişiz çünkü Pekin'e geldiğimizden beri hiç bu kadar nefes alabildiğimi hissetmemiştim. Bir güzel uzandık sahte çimlerin üzerine, müzik dinledik, kitap okuduk, ders çalıştık. Cadaloz Çin kadınlarının gene haksız oldukları bir konuda erkeklerle bağrış çığrış kavgalarını izledik falan...
Kısacası Amerika'ya en çok yaklaşabildiğimiz an, halı saha kenarında eğlenen üniversite gençleri imajı oldu.
0 yorum:
Yorum Gönder