Salonda asılı olan 30 senelik tül perde olsam ki.
Çince'de sonbahar, ağaç ve yangın anlamına gelen şekillerinin bir araya gelmesiyle oluşuyor. (Merak edenler için; sonbahar - 秋) Çinlilerin bu düz mantığını hayatıma uyarlamak istiyorum bazen.
İstanbul'a gittiğimde boş odamda oturacağım. Tüm eşyalarım Ankara'da. 2 bavul götürme hakkım var. Peki ben hayatımı 2 bavula nasıl sığdıracağım?
Meğersem ben büyümüşüm. Öyle kendi isteğimle falan değil, hayat beni öyle yapmış. Meğersem ben...
Çimenlerde otururken elinde plastik bardakta vişne votkayla Müzeyyen Senar dinlemek çok koyuyormuş insana. Bir de arkadaşlarınla bağır çağır şarkıya eşlik edince hafiften gülümsüyormuşsun, o an aslında üzgün olsan da.
Bilgisayarda yazı yazarken anneannen odaya dalıp elinde ucuz, eski bir filmli makineyle seni çekmeye çalışıyorsa, sakin ol, kafanı kaldır ve tüm dişlerin görünecek şekilde poz ver. Çünkü o fotoğrafın basılıp basılmayacağı bile belli değil.
Yazın çok fena zayıflama planlarım var. Hayat eğlenceleri yemek yemek olan ve ben yanlarına gittiğimde İstanbul'un tüm restoranlarını tek tek dolaşmayı görev kabul etmiş iki kişinin, anayla babanın yanına gitsem bile...
Bizim Ayrancı'da bir kasabımız var. Anneanneme hep en iyi etleri yolluyor, anneannem de her yollayışından sonra kasaba telefon edip teşekkürlerini sunuyor. Aralarında değişik bir iletişim var. Her yollayıştan sonra teşekkür için aranmasına rağmen, kasap bir sonraki siparişte anneanneme illa ki "geçenki et güzel miydi?" diye tekrar soruyor, anneannem de 5 dakika boyunca eti tekrar övüyor ve yeni siparişini veriyor.
Dil Tarih'te günlerin güzel mi, yoksa kötü mü geçtiğini bir türlü karara bağlayamadım. Geçen eylemin ortasında kaldık. "Dil Tarih faşizme mezar olacak!"mış.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder