Hasta yattığım şu 4 gün içerisinde şunları öğrendim triplerine ben de girmek isterdim ama ne yazık ki bir sürü bir sürü olaylar olmasına rağmen çok da bir şey öğrenmiş sayamıyorum kendimi.
Durumlar eskisinden hallice. Ha tabii garip kişiliklerde insanlar tanıyıp saçma sapan tartışmalara girip karakterimden ödün vermemi, zaten tanıdığım kişiliklerin kişiliklerinin değişip beni mutlu edecek şeyler yapmalarını, benim yine eski dertlerime dönüş yapmamı saymazsak.
Her gün başka bir atraksiyon yaşamazsam Ankara günlerimi eksik sayıyorum.
Ortabahçe'de de mezuniyet sezonu açıldı. Bahar geldi herkes küçücük yerde, bir de yetmezmiş gibi kep atma çekimleri falan yapılıyor. Vukuatım var biliyorsunuz geçen seneden, kep atayım derken burnu yarmıştık. Şimdi atılan kepler bana ait olmasa bile yine burnumu kollayarak geziyorum bahçede çünkü her an kafanıza bir tane isabet etmesi olası.
Tüm bunların dışında oturup hayvan gibi ders çalışmam lazım ama ben Kore dizilerinde sürtüyorum. Kore dizilerinden arta kalan zamanlarda da arkadaşlarla sürtüyoruz zaten. Haftaya radikal bir değişiklik yapıp arkadaşımla kütüphaneye gideceğiz saat 8.30'da. Bu da başka mevzuudur. Sıra oluyormuş kapıda, o yüzden erkenden orada olmak lazımmış. Benim anlamadığım tamam final zamanlarını anladım da halk kütüphanesinde bu izdiham nedir normal zamanda? Gören de çalışkan bir millet olduğumuzu sanacak. Kimi yiyorsunuz?
Mesela bak bugün bizim boş günümüz. Evinde otur, ders çalış değil mi? Yok! Japon Kültür Günü var okulda, ona teşrif edeceğiz. Çağrıldığımızdan falan değil ha. Gösteri mösteri izleriz, yemek yeriz diye gidiyoruz. Böyle de ufku açık insanlarız.
Bu aralar hiç fotoğraf çekmiyorum onu da fark ettim, eskilerden koyuyorum sürekli önünüze. Aklıma gelmiyor ki yenilerini çekeyim. Arkadaş grubu trans haline sokuyor insanı. Konuşmaktan, gülmekten durup da fotoğraf çekmeye basmıyor insanın beyni. Daha kendimde olmaya çalışacağım bundan sonra.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
gittim ben japon günlerine.pek bir şey göremedim.
YanıtlaSil