tüm yaptığımız okumak zaten. ama sanırım okuduklarım üzerine düşünme kısmını es geçiyorum bazen. ne kadar okursam okuyayım bir yararı olmuyor o noktada. ama bu es geçme eylemi, kendi iradem olabilir. sonuçta ben uyumaya çalışırken bile susturamadığım zihnimi, kalkıp da bir de kendi isteğimle daha da pohpohlamak istemiyorum ve bu benim en doğal hakkım. gibi. beynimin ne zaman susup, ne zaman konuşacağına ben karar vermeliyim. o yüzden bazı okuduklarıma kafa yorup, bazılarını da düşünmeden es geçmeye devam edeceğim.
çince kitaplar aldım bir sürü ama ne yazık ki, birkaç sayfasıyla elimde sözlük, cebelleştikten sonra tüm zevkim kaçıyor. ellerimi açacağım allah'a, dua edeceğim, rabbim bana da çince kitap okuyacak bilgi, sabır ve istek ihsan et yarabbim, diyeceğim. neyse yani, çince kitapla burada ömür geçmeyeceğini anladığımdan, kütüphanenin içine açılan kitapçının korsan ingilizce kitaplarına saldırdım, en azından anlayabildiğim bir şeyler allah'ım diyerek. odamı oda yapabilmek için onları da çincelerin yanına raflara yerleştirdim, saçma odam, artık saçma değil.
okumanın hazzından çok, anlayabilme yeteneği; hepimiz biliyoruz ki, daha önemli. okuduklarımızın dörtte birini falan anlayamıyoruzdur. allah dörtte üçünü anlamayanların yanında yaşayanlara sabır versin.
0 yorum:
Yorum Gönder