Bünye kaldırmıyor. Gerçekten!
Modern sanatlar bana göre değil, hayır efendim çok uğraştım, denedim. Saygı duydum, gezdim, dolaştım. Hep bir başka şans daha verdim, anlamaya çalıştım.
"Site" diye bir sergisi vardı Sarkis'in. Benim hiçbir bok çekemememe rağmen fotoğrafa olan tutkumu belki bilirsiniz. Bu tutkuyla babama yalvardım hadi gedelim Sarkis'e diye. Babamda sağ olsun kırmaz beni hiç, gittik bir güzel.
Ben bekliyorum, çeşitli şehirlerde çekilmiş, durum-kesit fotoğrafları falan göreceğim, hatta gizli gizli fotoğraf falan da çekmeye çalışacağım, bunları planlıyorum kafamda, o kadar organizeyim yani. Neyse biz girdik İstanbul Modern'e. Zaten kapıdan girdiğinde bi modernlik çarpıyor yüzüne daha bilet alırken falan. İnsanların yüzünde bile bi "ilerlemişlik", efendime söyleyeyim bi "artistlik" var. Kapıdaki bizim köylü güvenlik bile havalarda yani, o derece.
Kapıdan girince karşımıza çıkan ilk şey resim sergisiydi. Sevmem ben resim bakmayı ama para verdik, bakalım dedik. Garip gureba bir sürü resim... Saygısızlık etmek istemem, belki, belki değil kesin, hepsi kendi alanlarında seçkin eserler ama bilmiyorum; tuvali siyaha boyayıp, üstüne pembe ve sarı çizgiler çizmek beni pek başka diyarlara götürmüyor yani. Eminim ki, içinde ne manalar barındırıyordur o değerli eserler, neyse ben biraz hödüğüm anlayamıyorum o derinliği...
Büyük heyecan içindeyim fotoğraflar gelsin diye bekliyorum yürüdükçe.
İstanbul Modern'e bir kere daha gitmiştim, İstanbul'a ilk taşındığımız devirlerde. O zaman bir kısa film vardı. Herif, 15 dakika boyunca bir kedinin süt içişini çekmiş. Aman bir bayıldım. Oturdum kedi sütü bitirene kadar izledim anam. Hala da dilimden düşmez yani, söylerim arada çekeceğim ben de bir gün "süt içen kedi" adlı bir kısa film diye. Ölmeden önce yapmak istediğim 100 şey arasında üst sıralardadır...
O yüzden fotoğrafları ararken, bir yandan da bakıyorum, etrafta film falan var mı diye.
Mutlu sona ulaşmamdan kısa bir süre sonra sevgili filmlerimi buldum. Bir tanesinde bizim köylerden birinde Don Kişot'la Sanço Panço'yu canlandırmışlar, dağlarda eşek üzerinde geziniyorlar, izlemeye başladım ama baktım çorapları çıkarıp, derede ayaklarını yıkamaya başladılar, dedim ben gidiyorum. Sonra başka bi film "Sanatın Doğuşu" diye. Garip gureba dijital, metal çiçekler havaya doğru uçuyorlar, film bundan ibaret. Beynim almaz benim bunu diye ondan da çıktım. Sonunda süt içen kedinin hikayesine benzer bir şey buldum, bitene kadar izledim. Sarkis'çiğim su dolu bi kabın içine, ucu boyalı bir fırça batırmış ve suyun içinde boyanın dağılışını çekmiş. Hoşuma gitti, güzeldi yani izledim sonuna kadar.
Bu arada hala fotoğrafları arıyorum.... Sonunda buldum.
Bir girdim sergi alanına, aman yarebbi!
Laf attığım o resimler var ya, yemin ediyorum çok daha derin manalar içerdiklerini anladım o saniye. Oğlum bu ne hal be??!! Adam eğlenmiş resmen. Ne şehir var ortada, ne bi manzara. Tamam anlarım modern olmaya çalışıyorsun, ne bileyim bi farklılık falan ama rica ediyorum biraz anlam kat işin içine yaa! Çöpleri boş bi odaya yığmış, sonra da fotoğraflarını çekmiş.
Kusura bakmayın hiç bir savunma dinleyemeyeceğim ben. Her şeye açığım, modernlik desen var, arabesk desen var bende, ama bu! Bu modernlik değil, bu "Ben farklı olmaya çalışıyorum"un ters tepip, adamın yüzüne şak diye yapışması.
Düşündüm ama bir an. Yani bu fotoğraflar bu kadar değerli olmasa, İstanbul Modern para verip bunları niye getirsin lan diye... Hani gelip gören insanlar da var, hoş yarısı eminim benim gibi beklentiler içinde gelmişlerdir ama ne olursa olsun. Kendimi kötü hissettim. Ben mi salağım, ben mi anlayamıyorum diye.
Sonra içimi bi hüzün kapladı, kendimi oralara ait hissetmemeye başladım. Hüzün yüzüme de yansıyınca, babam ben seni nası normale döndüreceğimi biliyorum diyerekten beni aldığı gibi başka bir sergiye götürdü....
"Ohhh" dedim varınca o yere, özüme döndüm!! Ruhum rahatladı, arabesk havam ortaya çıktı yine...
Türk filmleri afişleri sergisiydi bahsettiğim yer. Baktım da baktım, doyamadım, tekrar baştan baktım. Fotoğraf da çektim bol bol, yasak değildi burada İstanbul Modern'deki gibi...
Fotoğraf dediğin böyle olur işte dedim, mutlu oldum gene. Üzerimdeki kasvet dağıldı.
Anladım ben, benim bünyeye fazla geliyor modernlik. DNA'mdaki kıro genlerinden midir, yoksa çocukluğumun Kaman ve Bingöl'de geçtiğinden midir bilmiyorum, fazla artistlik bozuyor beni.
Kırolarla dalga geçiyorum arada, sonra da modernlerle dalga geçiyorum. İki tarafı da seviyorum ama sanıtım kıroları daha kolay anlıyorum...
Yazının uzunluğu yüzünden herkesten özür dilerim, pek minimalist olamadım bu sefer. :P
hahaha çok şekersin chen ve kesinlikle çok haklısın. öyle bir cümle kurmuşsun ki "Bu modernlik değil, bu "Ben farklı olmaya çalışıyorum"un ters tepip, adamın yüzüne şak diye yapışması." bunun altına imzamı atarım yani.
YanıtlaSilayrıca kıroluk buysa ben de kıroyum hadi bakalım. :)
sevgiler ve öpücükler.
Modern var, moderncik var. :o) Leonardo da moderndi bir zamanlar. Ama bu zamanlarda bir sansimiz var: o zamanlar zamanin eleginden gecip ustte kalanlar bize ulasiyor. Halbuki bu zamanlarin "san'at"i elekten filan gecmiyor. Dip baligi gibi her halti bir disleyip, begenirsek yutmak zorunda kaliyoruz ki, belki dip baliklari da bu yuzden zayiftir. Ileride elekte ne kalirsa bakarlar da derler ki "sanat sanatmis o zamanlar, ustadim!"
YanıtlaSilAyrica Istanbul Modern'in elinde cok az sayida eser var tabii. Belki baska bir ulkelerdeki modern sanatlardan tatsaniz, daha bir ihtimaller cikar. :o))))
www.elifsavas.com/blog