Bir baktım, Samet salya sümük sokağın başından geliyor. Bakkala çıkmıştım, ocakta binbir zorlukla yaptığım çorba vardı ama Samet'i ağlarken çok görmediğim için merakıma yenik düşüp, gelmesini bekliyorum.
Yaklaştıkça sesini duymaya başladım. İçinden sövüyor Arada bazı kelimeleri kapıyorum ama niye bu kadar hislendiğini bir türlü anlayamadım. Yanımdan geçerken;
-Samet, oğlum ne bu hal? Delikanlı adam ağlar mı? Kim üzdü seni!
-Bırak aba yaa! Varya ben bi büyiyim, görecek o karı gününü. Delikanlı Samet'i paylamak neymiş göstercem ben ona!
-"O karı" kim Samet?
-Öğretmen be aba beeee!
-Öğretmenine "karı" mı diyorsun sen? (Samet nutuklardan hiç hoşlanmaz. Gözlerini devirerek bakıyor bana. Anladı tabii, bir ahlak dersinin kapıda olduğunu...)
-Karı demiyorum ama hak ediyor bazen!
-N'oldu ki?
-Ya top oynuyoduk biz kankalarla. Geldi hadi gidin, okul bitti, evinizde oynayın dedi. Ben de dedim bizim okulumuz burası, oynarız da yatarız da!
-Eeee?
-İşte, bu da sen bana kafa mı tutuyosun gibisinden kızmaya başladı. Tüm kankaların yanında be aba! Kızdı da kızdı. Bizim de bi raconumuz var yani arkadaşlar arasında. Olmuyo böyle! Sinirimden ağlıyorum, bakma! Orada bi şey diyemedim ya, sinirimden ağlıyorum!
Alemdir Samet. Delikanlıdır, hakkını arar ama büyüklerine saygısızlığı olmaz genelde. Sinirinden ağlıyordur gerçekten, karşılık veremediği için öğretmenine.
-Samet, bence takma kafayı. Sonuçta arkadaşların biliyorlar senin ne kadar mert olduğunu.
-Biliyolar tabi de aba, yine de yediremedim işte.
-Boşver, hadi git dersini yap. Sonra 7 gibi bana gel, bi şey vereceğim sana.
-Tamam aba.
Samet'i uğurlayıp doğruca bakkala koşuyorum, çünkü canım çorba şimdiden pert oldu. Kesin tüm emeklerim boşa gidecek. Bakkala girince İrfan Abi'i görüyorum. Son zamanlarda yeni bir kitap üzerinde çalışıyor, halbuki tövbe etmişti, bizim mahallenin kitabının başarısızlığından sonra ama işte sanatçı ruhu (!); her zaman söylediği gibi "Sanatçı ruhu solmaz Sezgin'im, sen bastırmaya çalış o gene çıkacaktır bir deliğinden."
O deliğin hangi delik olduğunu hiç bir zaman sormadım.
Yine hararetli hararetli Bakkal Mustafa'yla bir şeyler tartışıyorlar. Bir kaç kere Mustafa Amca diye sesleniyorum ama o kadar dalmışlar ki ikisi de varlığımdan haberdar değil.
Bir dakika, Osman geçiyor bakkalın önünden. Üstüm başım da rezalet. Bir telaş bastı bir anda. Ama telaşım boşuna çünkü Osman bakkalın içine bakmıyor, beni görmüyor. Dalgın dalgın yürüyüp, geçip gidiyor sokaktan. Sonra adımı duyuyorum. Mustafa Amca bana sesleniyor.
-Sezgin!!!
-Ne var, n'oldu?
-Bakkalımda duran sensin, sana sormak lazım n'olduğunu.
-Ay pardon Mustafa Amca, dalmışım bir an. Tuz alacatım ben.
-Tamam, al bakalım.
-İrfan Abi, sen nasılsın?
-Nasıl olayım kızım, yine dert anlatmaya çalışıyoruz Bakkal Mustafa inatçısına.
-Sen dert anlatmaktan bıkmadın İrfan Abi, sen de dert dinlemekten Mustafa Amca!
-Biz iyiyiz böyle, hadi sen işine bak.
Mustafa Amca kovuyor beni bakkaldan. Böyledir hep, ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Bir gün gelir, "oy güzel kızım" diye yanaklarımı sıkar, öteki gün selam vermez. Alıştım ben de, zorlamıyorum artık. Beni ne zaman severse, ben de onu o zaman seviyorum.
Çorba kesin rezil oldu. Hatta yangın bile çıkmış olabilir, emin değilim. Bu akşam Şermin'i çağırayım diyorum. nedense bir sıkıntı var içimde. Hayırlısı...
Fotoğraf: alisengun
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder