sabaha placebo discography'si indirerek başladım ve böyle bir şeyi neden yaptığıma dair bir fikrim yok. çünkü bende zaten seçtiğim şarkılardan oluşan bir liste var ve daha fazlasına ihtiyacım yok. sanırım brian molko'nun sesine karşı bir açlık bu. yerine koyamamanın sonucu. albümlerden daha fazla parça didiklememe ihtiyacı. altında çok da felsefik bi anlam yok zaten. üstüne uzun uzun da düşünilmesi gerekmiyor. sadece torrente girip indirmek gerek böyle şeyleri.
az önce babam gelip "pastırmanızı pişmiş mi seversiniz, çiğ mi?" diye sordu. bana bu soru sık sık sorulmaz. düşündüğünde içinde yüksek dozda mutluluk barındırdığını fark edebilirsin.
istanbul'daki odamdayım ama içinde sadece bir bavulu dolduracak kadar eşyam var. tüm mal varlığım ankara'da yatıyor tek başına. özledim ankara'yı. cidden özledim.
şu an arka planda "i know" çalıyor. brian molko bağrınıyor. ne ulvi bir şarkıdır.
yukardaki fotoğrafı da ne zaman ve ne amaçla çektiğimi bilmiyorum ama ankara orası. ankara'daki masam, masaüstüm de öyle değil şimdi zaten. tatilde olduğumdan malum çince de hayatımda değil o kadar. gerçi hayatıma sokmam lazım yoksa sonrasında o girecek yüksek oranda. tüm bunlar deneme yanılma işi gibi. çince imlere bakarken hayatı daha bi çok sorguluyorum. nitekim bu da ders çalışmaktan kaçış bir nevi. ama işte kargacık burgacık çince imlerime baktığımda her şey de daha bir kargacık görünüyor. önüm kapalı gibi. üniversiteden mezun olup aç kalacakmışız gibi... hahayt ne kadar da yeni bi haber. tabii ki de öyle olacak biliyorum. yeni fark ettiğim ya da durup durup üzüldüğüm bir mevzuu değil. kanıksanarak yapılan işler daha başarılı yapılıyor. o yüzdendir ki çince'deki bu başarım.
her zaman söylerim; işletme okuyup işsiz kalacağıma, çince okuyup işsiz kalırım.
0 yorum:
Yorum Gönder