Cuma günü felekten bir gün çaldım. Çok sevgili arkadaşlarımın hepsi yazlıklarına gittikleri için dolayısıyla bende tek başıma gezmek zorunda kaldım.
(Bu arada bir araştıma yürütüyorum. Güncel olarak blogum sağ sütununda yayınlayacağım. İçeriği şöyle; tek çocuk olanlara ve kardeşi olanlara "Tek başına sinemaya gidip, yemek yesen, eğlenceli bir gün geçirebilir misin?" sorusunu yöneltiyorum. Şu ana kadar sorduğum tüm tek çocuklar "evet", kardeşliler ise "hayır" cevabını verdi.
Üzgünüm dostlarım ama sürekli tek çocuklara bok atan sizler yani kardeşliler, hayatta yalnız kalınca çok acı çekeceksiniz ama biz çekmeyeceğiz :D
Tamam bu işi sidik yarışına çevirmek istemiyorum. Ben sadece araştırmanın sonuçlarını ortaya koyuyorum.)
Neyse işte, ben de tek çocuk olduğum için çaldığım felekten gün benim için gayet eğlenceliydi. Bunun üzerine bir de bal sürüldü. Neden diyeceksiniz... Galeria sinemalarını ucuzlatmış. Haftasonunda 12 tl'ye çıkardığı fiyatlarına şimdi 10 tl'ye, haftaiçini ise de 7 tl'ye indirmiş. !!!!
Tamam biraz cimci bir insan olduğumu itiraf ediyorum. Açıkçası bir film için verdiğim 12 tl ciğerime oturuyordu yani. Ama sen misin ucuzlatan, cılkını çıkarmasam rahat edemeyeceğim için, "Anasını satıyım, giriyorum iki filme bugün" deyip, "Melekler ve Şeytanlar"a bir de sevgili ex-aşkım Jackie Chan'ciğimin yeni filmi "Kanlı Hesaplaşmaya" bilet aldım.
Melekler ve Şeytanlar muhteşem bir filmdi, önce bunu belirtmem lazım. Fakat, ben o gün filmi izlerken gerçekten sınandım! Eğer bu testi geçmişsem, Sırat köprüsünü de geçebileceğimi düşünüyorum!
Ben bilet alırken salon boştu. Sonra filmin başlamasından birkaç dakika sonra salona bir "velet grubu" hücum etti. Kızlı erkekli gruprta kızların tümü kapalıydı ama küçücük yaşlarına rağmen erkeklerle sarmaş dolaş olmalarına değinmeyeceğim.
Ben filmimi izlemeye çalışırken, zaten ilk 10 dakika yerleşmelerini dinlemek zorunda kaldım. Bağırış, çığırış, itişme, kakışma, değişik hareketler, çeşitli laf atmalar falan derken en sonunda yerleştiler. Bu sefer de yanındaki kızlara hava atmak için muzırlığı seçen "ergen" birey rahatsızlık vermeye başladı. İlk başta çekine çekine perde de gölge oyunları oynamaya başladılar. Sesimi çıkarmadım. Gölge oyunlarını büyüttüler, perdede alenen vucütlarını göstermeye başladılar. Sesimi çıkarmadım. Ergen birey ayakkabısını çıkartıp kafamın üstünde perde de gölgesi çıkacak şekilde sallamaya başladı. Sesimi çıkarmadım.
Ben sınandım!! Evet, orada benden başka birileri olsaydı o veletlerin ağızlarına sıçardı ama yapacak bir şey yok. Yapım kavgacı değil. Neyse işte bu ortamda ben en sonunda filmi bitirdim, ışıklar yanmadan da çıktım gittim zaten. Ne halleri varsa görsünler...
İkinci filmim de eski dostum, güzel insan Jackie'nin filmiydi. Yıllardır farklı tarzda izlediğim tek filmiydi. Japon mafyasına falan dalmış, derin konular. Ayrıca herkesin de midesi kaldırmaz yani çünkü, film boyunca kesik eller havada falan uçuştu. Ama ben beğendim, güzel olmuş.
Ayrıca hayatımda ilk defa da bir Japon'u feci yakışıklı buldum. Alttaki insan kendisi. Allah nazarlardan saklasın, Türk Cüneyt Arkın...
Cuma günü öyleydi işte, bir nevi karne hediyesi olmuş oldu. Bu arada unutmadan cuma akşamı da türkü bardaydım =)
Sonunda hayranı olduğum Hüseyin Turan'ı dinledim. Öyle demeyin, adam kıro falan değil. Manyak türkü söylüyor. E türkü de seven bir yapıya sahip olduğum için mest olmuş şekilde hem şarkıları dinleyip, hem de rakımı yudumladım (Artık 18'im, kimse ağzını açmasın)
Bu arada olmayan okurlar merak ederse, karnem iyi, takdir aldım. Resmi olarak tatil dönemine girmiş olduk. Yani bir nevi ÖSS marotonu da başlamış oldu.
Hadi hayırlısı...
Hüseyin Turan - Yaralıyam Değme Music Upload
0 yorum:
Yorum Gönder