S.M. 1 - Şermin

Sabah yine bir bisiklet kornasıyla uyandım. Bu bisikletin kaynağını bir türlü çözemiyoruz. Her sabah, aynı dakikada dütlüyor ama ne kadar hızlı balkona koşsam da bir türlü sesin geldiği noktayı kestiremiyorum. Aslında bir alt sokaktaki Naci'den şüpheleniyorum ama yemin billah etti çalanın o olmadığına dair.

Gittim çay koydum kendime. Çay sevmiyorum aslında ama beni de Şermin alıştırdı. Kendisi 24 saat çay içer. Ama normal değil onunki! Çay içmediği zamanlar elleri titriyor.

Şermin benim mahalledeki en yakın arkadaşım. En büyük üzüntüsü liseyi bitirememiş olmak. Babası yollamamış ilkokuldan sonra okula. Çay içmeye gittiğimde, lise konusunu konuşmazsak ikimiz de akşam rahat uyuyamıyoruz. Bazen acıyorum bu haline. Gerçi artık o da kanıksadı bu durumu. Arada esprisini bile yapar hatta, o derece benimsedi!

Şermin iyi kızdır. Mahalle de kim kimle ne yapmış, nerede ne varmış, hepsi onun kulağından geçer. İstihbarat konusunda MİT'e bile taş çıkaracağını söylüyorum ama MİT'in ne olduğunu anlamadığı için bu iltifatıma pek değer vermiyor. İnsanların arkasından kötü konuşmaz. Ne olduysa onu anlatır. Kötü konuşan Nesrin Abla'dır. Onu bir ara anlatırım.

Şermin boş bulduğu her vakit bana gelir. Mahallede bir tane yavuklusu var, adı Murat. Murat bunların evinin önünde rahat dolanamadığı için sürekli benim evin önündedir. Çünkü bilir ne zaman Şermin bizde, ne zaman değil. Murat'ın babasıyla, Şermin'in babası çok fena kavgalı. Alacak borcu olduğunu söylerler ama bir çok ortamda da gönül meselesi olduğu iddia edilir. Murat'ın annesi rahmetli Fevziye Hanım çok güzelmiş o devirlerde. Sokakta bir yürüdü mü bütün erkeklerin kafaları o yana çevrilirmiş. Şermin'in babası Selim Amca da yanıkmış Fevziye'ye. Kız nereye giderse o da oraya gidermiş. Aynı an da Murat'ın babası da hastasıymış Fevziye'nin. İki arkadaş o zaman dalaşmışlar birbirleriyle. Büyük kavgalar olmuş diyorlar. Hatta İsmail Dede'nin yerini dağıtmışlar bir kavgada. İsmail Dede de kulaklarından tuttuğu gibi atmış bu ikisini dışarı. Yatalak şimdi İsmail Dede, arada hatrını sormaya uğradığımda en net hatırladığı olay olduğu için illa ki değinir bu olaya. Ona göre Fevziye'nin gönlü ikisinde de değilmiş ama Selim Amca'ya gıcıklık olsun diye evlenmiş Murat'ın babasıyla. Biraz da kendi babasından kurtulmak için... Çok dövermiş babası Fevziye Hanım'ı.

Öyle işte, o zamandan beri konuşmuyor iki aile. Şermin de gitti o ailenin oğlunu buldu sevecek. Vazgeçirmeye çalıştık ama nuh der peygamber demez. İnatçıdır da Şermin. Hatırlıyorum bir kere gitmiş oje almış kendine. Aklı sıra süslenecek Murat'a güzel görünmek için. Geldi tutturdu sür bana bunu diye. Ben de dedim "Üstündeki kırmızı, bu oje pembe, güzel durmaz." Tutturdu oje kırmızı diye. Hayır diyorum dinletemiyorum, alenen pembe oje. Olay bayağı büyüdü. Konu komşuyu çağırdık, sorduk herkese ojenin rengini. Kimi kırmızı diyor, kimi pembe. Sesler yükselmeye başladı. Baktım olay bizden çıktı, millet saç baş girecek birbirine, Nazife Teyze'yi çağırdım. Herkes dinler onu. Topladı herkesi, evine yolladı. Şermin'in inadına daha fazla karşı koymaya dayanamadım, kabul ettim kırmızıyı ve sürdüm tırnaklarına.

...

Bak yine daldım, ekmekler yandı. Hep böyleyim, anılara dalıp gidiyorum, her şey sarpa sarıyor sonra. Güya ağız tadıyla bir kahvaltı edecektim bu sabah. Şermin'in deliliklerinden uzak fazla zaman geçiremiyorum, geçirdiğim zaman da yine bir yerlerden kafamın içine giriyor.

Aşağıdan Samet'in sesi geliyor, acıkmış herhalde annesine "Ekmek atsanaaaaa!" diye bağırıyor. Ben mi atsam acaba yazık çocuğa. Severim Samet'i. Deli dolu bir oğlandır ama sevimlidir. Hatta herkesi korumaya çalışır mahalledeki. Deli Yürek konumundadır yani... En büyük idolü, mahallenin kabadayısı Osman'dır. Osman... Aşklarını filmlerdeki gibi yaşar, delikanlılığı felsefe olarak görür. Mahallenin saygı duyulan abisidir...

...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Instagram

Twitter Updates

Meet The Author

çince ve benim adım yanyana geçmeli bunu bilin. dil ve tarih coğrafya fakültesi'nden mezunum, yani gayet siyasi bir kişiliğim de var, bunu da bilin. küçüklüğümden beri şehir şehir gezerim, bilin. birçok alana el atmış durumdayım, her şeyden biraz tadarım, ney de üflerim, piyano da çalarım, bunları da bilin. ha bak bilgiye inanırım. bilmeye inanırım. hayatın çekilirliğini bilmede ararım. hep beraber bilelim. bilgi karın doyurmasa da kalbi doyurur diyelim. www.pinaraltay.com