Mahallemize hoşgeldiniz. Okuyacağınız seri, benim çok güzide ve değerli, eşi benzeri bulunmayan, "istediğin buram buram Türklükse, buyur buradan yak" dedirtesi mahallemin masalıdır. Her türlü tipleme var burada. Sanmayın ki, çok kültürlü ve entel bir mahalleyiz. Hayır, biz aslen dünyalı ama ruhen hülyalı bir topluluğuz.
Mahallenin bu halini alması uzun yıllar sürmüş tabii. Hop diye olup bitmiş bir durum yok ortada. Hatta, iddia ediyoruz çekilen tüm filmler de bizden çalıntıdır. Bizim hayatlarımızdır. "Perihan Abla"nın birçok karakterinin bizim vesilemizle hayat bulduğu rivayetleri dönmektedir hala. Hatta Nazife Teyze sanki kankasıymış gibi bahseder Perran Kutman'dan. Kadınlar toplanıp gün yaptıklarında illa ki bir kere geçer "Perihan Abla" lafı... Neyse, biz mahallemize dönelim.
Dediğim gibi cins insanlar vardır burada. Mozaiksel bir yapımız vardır şöyle dışardan baktığınızda. Saçma sapan fikirler beslerler bazen insanlar bize karşı ama %90'ını yola getirme konusunda da bir şanımız vardır. Hepsi sonradan sevmişlerdir bizi, hatta İrfan Abi dayanamayıp bizim mahalleye taşınmıştı beş sene önce. Yeni romanına da biz ilham vermiştik ayıptır söylemesi. Hoş, çok satamamıştı, mahallenin ortaklaşa aldığı bir kopyayla toplam on tane satmıştı kitabı. İki tane de kendi almış. Üç, dört tane de eşi, dostu, akrabası almış olsa, geri kalan üç tanesini kimin aldığını çözememiştik maalesef. Arada rastlaştıkça konuşuruz o üç kitabı. Her seferinde de "Okuduklarında çok beğenmişlerdir İrfan Abi" derim. Adamın yüreğine su serpiliyor...
Bizim mahallenin adı Sütsüzler Mahallesi. Neden böyle bir ad verildiğine dair çeşitli söylentiler var ama hepsi deli saçması gibi gelir bana. Fakat, mahallenin anneannesi Gülümsu Nene'nin her seferinde etrafındakileri parçalayacak sinirde konuşmasına başlayarak anlattığı hikayeye göre, dönemin belediye başkanı bizim mahalleti ziyarete gelmiş bir gün. Ne işi varmış diye sorarsanız, en temiz mahalle seçilmişiz, onun şerefine plaket vermeye bir heyet göndermişler. Mahallenin adı o zamanlar Köstüklü'ymüş. (Bunun hikayesi konusunda en ufak bir fikrim yok.) Başkan geldiğinde "Ne içersiniz?" diye sormuşlar. Cevap normalde "Çay, kahve..." olması gerekirken, karşıdan bir an da "Süt!" yanıtı alınmış. Koca mahalle altından kolayca kalkılabilecek bu isteğin temini için seferber olmuş. Evlere gidilmiş, süt yok. Bakkaldakiler desen hepsinin son tüketim tarihi aylar öncesinden geçmiş. Sütü olan tek bir kişi varmış, o da mahallenin yeni annesi bir dul... E kadını sağamayacakları için başka mahallelerde aranmış süt. En sonunda vermişler başkana sütünü. Sonrasını anlamışsınızdır zaten... Gülümsu Nene'nin iddiası bu. Hala atışırlar arada Sami Dede'yle. Sami Dede Kore gazilerinden. Evine döndükten sonra hiç eskisi gibi olamadığı söylenir. Tek eğlencesi Gülümsu Nene'ye sataşmaktır. Arada birbirlerine aşık olduklarını düşünürüm ama daha kimseye anlatmadım bu teoriyi.
Dikkatli olman gerekir bizim mahallede kime ne anlatacağın konusunda. "Le" dediğinin saniyesi, mahallenin sonundan biri koşarak sana gelip "leblebi" der. Üzüntüsüyle, neşesiyle, delisiyle, frapanıyla bizim mahalle, bizim mahalledir işte.
Sizin mahalleyi anladık da sen kimsin a be kızım diyorsanız... Efendim, bendeniz Sezgin Aktuğ. Mahallenin üniklisi, yani üniversitelisi...
Etiketler:
Sütsüzler Mahallesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder