Bir kendini kaybediş hikayesi!

Bu blogu karpuz-peynir-pastırma üçlemesi arasında yazıyorum (kıroluk tavan yaptı). Canım hiç de defile bakıp, kıyafet yorumlamak istemediği için bugün "New York Moda Haftası 6. Gün" diye bir başlık açmayacağım. O havada değilim.

Yoruldum bugün zaten beynen! Dershaneye gittim sabahın köründe (Allah'ın emri zaten). Ders çıkışı matematik etütüdü vardı, biz de kızlarla (Gossip Girl kızlarını falan canlandırmayın kafanızda, öyle değiliz =)))) yemek yeriz falan dedik ara zamanda. Ben bu arada onlarla ayrılıp başka bir arkadaşla kitap almaya gittim.
Blogu uzun zamandır takip edenler varsa, benim bu kitap sorununu da bilirler. Dershane sonunda kitap dağıttı ama soru bankası değil dağıttıkları, konu anlatımlı kitaplar. Dolayısıyla bana soru bankası gerekiyordu. Sürekli Beyaz Adam'ın kapısını tırmalıyorum ama bir türlü istediğim yayınlar gelmiyordu. Ben de dedim "öyle mi anam, ben de o zaman gider dinci yayın alırım".

Dinci yayından kast ettiğim de Güvender, Fem falan... Bu dinci camia dershanelerinin ne kadar iyi olduğunu sağır sultan biliyor. Hep birinciler bunlardan falan çıkıyor. Zaten tüm başarılıları topluyorlar burslarla, akıllı adamlar. Bunların yayınları da böyle!!

ÖSS sistemi değişti ya, o yüzden tüm hazırlık kitaplarının da yeniden basılması gerekiyordu, ben de diyorum ki hani gidip Güvender, Fem almayayım, daha tarafsız yayın alayım, daha doğrusu hocalar öyle tavsiye ediyorlar.

Adamlar dershanelerdeki başarılarını ve çalışkanlıklarını yayınlarına da yansıtmışlar. Diğer yayınlar daha gelecek, çıkmadı, 1 ay sonra gelir nidaları atarken, adamlar sıra sıra tüm derslerden konu anlatımlıları, soru bankalarını dizmişler raflara. İşte kendimi kaybetmem de bu sıraya ana geliyor.

Ben kayboldum o kitapların içinde. Ay bunu da alayım, ay şunu da alayım falan derken ellerim dolu çıktım kırtasiyeden. Anneannemin verdiği bayram harçlığının da yarısından fazlası gitti bu arada. Sonra bi de gittim sahaflardan da kitap aldım. Doldurdum bir torbaya...

Bu arada matematik etüdü falan oldu işte... Eve giderken çok da kendimde değildim yani. Bir de torba koptu yolun ortasında zaten. Ben bebek gibi torbayı kucağımda taşırken eve de gelmiş bulundum.

Sonra bir de üstüne coğrafya çalıştım! Kafam yorgun yani...

Bu seferlik de böyle olsun blogum. Bu arada annişim de Ankara'da, babam beni karpuz-peynir-pastırma üçlüsüyle besliyor, anneee oku bunları!!

Ya ciddiye almayın haa :D Dolap yemek dolu. Anne sen salla benim dediklerimi :D
Kafa iyice uçtu, özür dilerim... Not: Göründüğü kadar inek değilim :D

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Instagram

Twitter Updates

Meet The Author

çince ve benim adım yanyana geçmeli bunu bilin. dil ve tarih coğrafya fakültesi'nden mezunum, yani gayet siyasi bir kişiliğim de var, bunu da bilin. küçüklüğümden beri şehir şehir gezerim, bilin. birçok alana el atmış durumdayım, her şeyden biraz tadarım, ney de üflerim, piyano da çalarım, bunları da bilin. ha bak bilgiye inanırım. bilmeye inanırım. hayatın çekilirliğini bilmede ararım. hep beraber bilelim. bilgi karın doyurmasa da kalbi doyurur diyelim. www.pinaraltay.com